Erteleme, bir görevin veya sorumluluğun yerine getirilmesini bilinçli bir şekilde geciktirme eğilimidir. Uzmanlar, ertelemenin, kısa vadeli rahatlık ve hemen tatmin edici aktivitelerle uzun vadeli hedefler arasındaki dengeyi bozan bir davranış modeli olduğunu belirtirler. Bu alışkanlık, genellikle görevin zorluğu veya karmaşıklığına bakılmaksızın, yapılması gereken şeyleri sürekli olarak erteleme durumudur.
Dünya genelinde yapılan bir araştırmaya göre, yetişkinlerin %20-25’i kronik ertelemecilerdir. Bu durum, depresyon, kaygı, düşük özgüven, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ve kötü çalışma alışkanlıkları gibi sorunlarla ilişkilendirilebilir. Erteleme, sadece işlevsizlikle değil, aynı zamanda zihinsel sağlık ile bağlantılıdır.
Erteleme alışkanlığı, olumsuz bir döngü oluşturabilir; kişi işleri erteledikçe stres artar, bu da daha fazla ertelemeye yol açabilir. Bu nedenle, ertelemenin anlaşılması ve başa çıkılması önemlidir. Bilinçli çaba, zaman yönetimi becerilerinin geliştirilmesi ve hedeflere odaklanma, ertelemeyi azaltmada etkilidir.Ayrıca, bireylerin psikolojik destek alarak dürtü kontrolünü güçlendirmeleri ve ertelemenin altında yatan nedenleri anlamaları da önemlidir.
Erteleme eylemi, uzun vadede artan stres seviyelerine neden olmasına rağmen, insanlar genellikle kısa vadeli rahatlık ve memnuniyet hissiyle harekete geçmeyi erteleyebilirler. Yapılan araştırmalar, erteleme alışkanlığının stres seviyelerini artırdığını sürekli olarak ortaya koymaktadır. Erteleme eğiliminin birkaç farklı nedeni olabilir.
Ertelenme, genellikle sıkıcı bulduğunuz veya sevmediğiniz bir görevi daha sonraya bırakma eğilimidir. Örneğin, ev işlerini yapmak gibi bir görevle karşılaşıldığında, bu görevin can sıkıcı olduğu düşünülerek, “Neyse, daha sonra yaparım” düşüncesiyle erteleme davranışı sergilenebilir.İşte o “sonra yaparım” olayı, genellikle sıkıldığımız şeyleri bir kenara itme dürtüsüdür.,
Bir başka erteleme nedeni de genellikle kendi yeteneklerimize olan inancımızın düşük olmasıdır. Eğer bir görevi başarıyla yerine getirebileceğimize dair güven eksikse, o göreve başlama veya tamamlama konusundaki motivasyonumuz düşebilir.
Mesela, “Bu işi yapabilecek kadar iyi değilim” düşüncesiyle, bir görevi erteleyebiliriz. Bu durumda, öz-yeterlik duygusu düşük olduğu için kendimize olan güvenimizi kaybederiz ve görevle başa çıkmaktan kaçınabiliriz.
Öz-yeterlik duygusunu artırmak, bir göreve başlama ve onu tamamlama isteğini artırabilir. Bu, yeteneklerimize olan inancımızı güçlendirmek, başarılarımızı hatırlamak ve güçlü yönlerimize odaklanmak yoluyla gerçekleşebilir.
Erteleme hastalığının altında genellikle korku ve kaygı yatar. Örneğin, sağlık testleri gibi korkulan durumları erteleyebiliriz. Yüksek kaygı seviyeleri, görevleri ertelemeye neden olabilir. Sosyal kaygı da toplantıları veya projeleri ertelemeye yol açabilir. Bu durumlarla başa çıkabilmek için korkuların farkında olmak, kaygıyla başa çıkma yöntemlerini öğrenmek, hedefleri küçük parçalara bölmek, destek almak ve olumlu bir dil kullanmak önemlidir. Sosyal kaygıyla başa çıkmak için sosyal becerileri geliştirmek ve amacınızı hatırlamak da yardımcı olabilir.
Mükemmeliyetçilik, erteleme alışkanlıklarını etkileyen bir faktördür. Mükemmeliyetçi bireyler, başarısız olma veya yeterli performansı gösterememe korkusuyla görevleri erteleyebilirler. Aynı zamanda, göreve başladıklarında bile daha fazla ilham veya daha iyi bir fikir bulma beklentisiyle ertelemeye yönelebilirler. Mükemmeliyetçilikle başa çıkmak için, bireylerin beklentilerini gözden geçirmeleri, daha gerçekçi standartlar belirlemeleri ve başarıyı sadece mükemmeliyetle özdeşleştirmemeleri önemlidir. İşe başlamak ve süreç içinde öğrenmeye odaklanmak da erteleme eğilimlerini azaltabilir.
Evet, dikkati başka yöne çekme, ertelemenin yaygın bir nedenidir. Çevremizdeki dikkat dağıtıcı unsurlar, üzerinde çalışmamız gereken görevlere odaklanmamızı zorlaştırabilir. Özellikle teknolojinin etkisiyle, sosyal medya gibi çeşitli faktörler, önemli işleri ertelememize neden olabilir.
Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, erteleme eğiliminin arttığı düşünülmektedir, ve bu konuda teknolojinin etkisi büyük bir faktördür. Ancak, ertelemenin tarih boyunca var olan bir insan davranışı olduğu da belirtilmektedir. Bu, ertelemenin sadece teknolojik gelişmelerle değil, aynı zamanda insan doğasının bir parçası olarak da ele alınması gerektiğini gösterir.
Erteleme, görevlerin son dakikada tamamlanması veya zamanında yapılmaması durumudur. Çocuğunuzda bu davranışı fark ederseniz, ona yardım etmek amacıyla nazik bir şekilde konuşabilir ve motivasyon sağlayabilirsiniz. Bazı çocuklar, bir işi mükemmel yapamayacaklarını düşündüklerinde başlamaktan kaçınabilir, bu nedenle hedefi sadece görevi tamamlamak olarak belirlemek önemlidir.
Erteleme hastalığının nedenleri arasında motivasyon eksikliği, kötü zaman yönetimi, bitirememe kaygısı, mükemmeliyetçilik ve bilgi eksikliği bulunabilir. Bu sorunu aşmak için plan yapma önemlidir. Görevlerin adımlarını takip etmek, çocuğu zamanında yapmaya teşvik edebilir. Tamamlanan görevleri ödüllerle desteklemek de etkili olabilir.
Erteleme alışkanlığı, çocuğun hayatını olumsuz etkileyebilir, bu nedenle bu davranışın önüne geçmek önemlidir.